bugün

entry'ler (2477)

zall

sene 2006, görükle'nin kıyısında köşesinde bikaç delikanlı. biri de zall, ismail. hey gidinin gidisi duyurusuz zirveler. verilemeyen dersler, bitirilemeyen üniversiteler.. bir de hiç derdimiz yokmuş gibi sözlük belasını başımıza musallat eden ismail.. eyy ismail, selam olsun sana da.

antistar

(bkz: bugün de ölmedim işte orospu çocukları)

beşiktaş

ulu futbol kulubu. sezonun vasatligindan dem vuran hasbahce bulbullerini de ba$lagina cekiyor masallah.
31. haftada mac eksigine ragmen fenerbahce ile 9, galatasaray ile 11 puan fark mevcut.

india pale ale

ingilizlerin hindistandaki sefil kolonilere gonderdikleri biralara bozulmasin diye bolca serbetci otu eklemesiyle ortaya cikan bira turu. gunumuzde aciligi, kokusu ve lezzeti ile bir cok firma tarafindan uretiliyor.

anchor

amerikan menşeili bira üreticisi. öyle şahane ipaları ve noel zamanı çıkardıkları biraları var ki anlatılmaz.

elektronik sigara

taifun gt atomizer ve nemesis mekanik mod ile keyfin dibine vurduran sahane-ül devran.
ozellikle yerli uretim likitlerle en azindan sacma sapan katki maddeleri olmadan keyfinize bakiyorsunuz. mis gibi kurabiye aromasi, yaninda da sicak kahve.

struma

(bkz: struma karanlıkta bir ninni)

hakan akdoğan

(bkz: struma karanlıkta bir ninni)

struma karanlıkta bir ninni

hakan akdoğan'ın ikinci dünya savaşı döneminde struma'da ve 12 eylül darbesi sırasında yaşananları iki ayrı hikaye ile kaleme alarak, çekilen zorluk ve acıların tesadüflerle nasıl örülerek iç içe geçebileceğini anlattığı keskin roman.

--spoiler--

özellikle yarıdan sonra çok daha keskin, vurucu ve akıcı hale geliyor. okuyanı soluksuz bırakıp son sayfalarında resmen ciğerlerini avuçlayarak sıkıyor. bazen insanlığın ne kadar çirkinleşttiğini yüzünüze vuruyor bazen de çaresizliğin insan ruhunda açtığı yaraları hissettiriyor. bu yüzden mutlaka okunmalı.
--spoiler--

karanlıkta bir ninni struma

(bkz: struma karanlıkta bir ninni)

bıyıklı kızların bıyığını almaması

süt icince izi kaliyor ya hani.. evet, o yuzden iste.

zall

eski bursa arap sukru zirvelerinin vazgecilmez citiri.

facebook taki batak uygulamasi

gectigimiz sene yapimcilari tarafindan peak games'e devredildi.

top of the lake

elisabeth moss denen hatunda ne var da insani kendine bu kadar cekiyor, takip ettiriyor anlamak mumkun degil. bu dizide de akli karisik, ruhsal olarak dibi goren bir dedektifi canlandiriyor ve bunu da cok iyi basariyor. hikayenin sonu tahmin edilebilirlikten pek uzak degil ancak anlatim ve agir islenen detaylar diziyi basarili kiliyor. nedendir bilinmez ama bu aralar ozellikle takintili dedektiflerin konu aldigi diziler sikca yayinlanir oldu.

(bkz: broadchurch)
(bkz: the killing)
(bkz: luther)

broadchurch

kodumun ingilizlerinin agir aksak ilerleyen polisiye dizilerinde ne denli basarili olduklarini tekrar kanitladiklari bir hadisedir efendim. kisa surede nihai sona ulasan luther'dan sonra aradaki boslugu bi nebze olsa da doldurdu.

ayrica bunu seven bunu da sevdi: top of the lake

cinsel açlığın afrikasıdır türkiye

hakikatli bir tespit. boylece kwashiorkor hastasi afrikali cocuklar gibi neden gobekli oldugumuz da cozuldu amk! kadin etindeki protein eksikligimizdenmis ya lan hersey. vay vay vay.

kuzguni

kuzguni rengi kaplanmis ruhumda lanetlerden zerresine kadar siyiramadigim loş, gün görmez geçkinliklerin tek bir soluğu... karanlık diplerden ışığın saklı olduğu, akıp giden, sessiz ve habersiz, ömür dolu cevherlerim gömülü yarınlarda.. estikçe yırtılıyor içimde kaplı, mat ve kirli tortular ve kimse bilmez, bilmek istemez sönen yıldızlarımı.. gerildikçe yaylarım, titriyor içimde evet, evet titriyor dizlerim, korku kaplıyor içimi, titriyor içim, kaplanıyor içim, mat ve kirli tortular ile..

değerinden beş misli eksiliyor devalüe yaşlarımız, kaşısında durduğu kalbin zincirleri kaç tur atmışsa kapıda, tekmelendikçe ziyanı daha fazla aslında.. hep sonradan gelir ya bir de aklım başıma, sonradan gelen aklım hangisi, bir anda, anından fazla, korkutan kereler gelen akıllarımdan hangisi doğru olan? kimse bilmez, bilmek istemez.

tefal

musterisinin magduriyetini gidermeye nedense yanasmak istemeyen bir firma. 1 ütü dusunun ki, piyasadaki "eh iste fena degil" diye tabir edilecek diger ütülerden 4-5 kat daha pahali. bir ütü dusunun ki bu fiyatina ragmen gomleklerde, tshirtlerde ve diger giysilerinizde kahverengi kucuk lekeler birakiyor. ve tam 4 sefer bu ariza nedeniyle servise gitmesine, her seferinde alt tabaninin degismesine ve gerekli parcalarinin bakim ve temizligi yapilmasina ragmen hala inatla ayni lekeyi biraksin.

ve esas bezdiren nokta, tefal teknik servis teknisyeni ve bolge yetkililerin yaptigi test sonucu ütüde herhangi bir teknik sorun olmadigini belirten bir telefon almis olmaniz. yani bu ütüde teknik bir sorun yoksa neden gömleklerimde leke birakiyor kardesim? sizin teknik sorunu yok dediginiz ütü yuzunden ben bir gomlegi lekesiz giyebilmek icin 3-4 hatta gerekirse 5 defa yikamak zorunda kaliyorum. 40 tl verip aldigim arzum marka ortalamanin altindaki ütü bile tek seferde canavar gibi, misler gibi gömlek giydirebiliyorken sizden aldigim ve 220 tl para odedigim ütünün de bana benzer bi keyif yaratmasi gerekiyor.

her defasinda kullanilan sudan bahsediliyor. ilk arizada cesme suyu kullanin dediler, sonuc ayni. sonra damacana suyu kullanin dediler, sonuc ayni. daha sonra suyu kaynatin ve dinlendirin oyle kullanin dediler sonuc ayni. her seferinde suyu nasil kullanacagimiz anlatiliyor ama anlattiklari su kullanma sekillerine ragmen ütü inatla, siyan edermiscesine, hayata karsi tavir almiscasina gomleklerime o lanet kahverengi imzasini atmaya devam ediyor. tefal de bunun teknik bir ariza olmadigini soyluyor. madem oyle alin dandik ütünüzü bi psikologa goturun de tedavi ettirin, baska bir yol kalmadi heralde.

acikcasi toplamda 5 kere ayni arizayi vermis bir ütünün 50 defa özürler dileyerek iade alinmasi ve musterinin magduriyetinin giderilmesi gerekirken tefal'in yaptigi kesinlikle musteri memnuniyetine yakismayan, sig, cozum uretmekten uzak bir anlayistan oteye gitmiyor. bundan sonra ne olursa olsun asla tefal, moulinex, rowenta, krups ve diger markali urunlerine elimi bile surmem hatta esime dostuma da tavsiye etmem. ben boyle bir eziyet gormedim. alti ustu ütü, uzaya adam gondermiyoruz.

cavit

"oralar kaos ortami, ben burada iyiyim haci" diyordu ama 1. nesil silik olmus. lan ben neyse ahahaha

disko kralı

valla nasil bi tarif bulsam diye debelendim ama bir bok bulamadigim icin beynimdeki sikko fikirleri toparlayip ortaliga sacmaya karar verdim.

yillardir bu adam bir sekilde bu programi her sene farkli konseptler ile degistirerek yapiyor. ve bana gore programin dususe gectigi donem, uludag sozluk ekibi olarak katildigimiz sanirim 2007 donemiydi. o gece programda eksi, itu ve ulu sozlukler konusuldu. ertesi gun uludag yeni yazar alimini acti, eksi okurlarin hepsini caylak yapti, itu ne bok yedi bilmiyorum. binlerce tiri$ka yazar adaylari ile doldu buralar ve haliyle amina koydular ortaligin. o donemden sonra da benim gibi eski (he gotum kalkti, 1. nesilim) yazarlar ya baydigindan ve ya sadece tavir koymak icin uzaklasti.

neyse lan konu dagiliyor, yani demem o ki, 2007 sonrasinda bu program dususe gecti. izleyici sayisini bilemem ancak yillardir takip eden buyuk bir cogunlugun gozunde durum ayni. 1 sene ara verildikten sonra ise beklentileri zaten karsilayamadigi icin feci bi dususte. simdi bakiyorum, izleyiciler fotograf cekip yolluyor. iyiden iyiye, bir donem tassak malzemesi yapilan google konusu ise programda malzeme olmus. konuklarin ismini google gorsellerde aratmalar falan. fotograflarda bebek gorunce okan'in babalik duygularinin kabarmasi vs. vs. vs. oooofff amina koyayim binlerce sey sayilabilir. hani eskiden aykiri bi kimligi vardi bu adamin ve yaptigi programin. siradan olana degil de, siradanliktan uzak gorunup prim yapmaya calisana, populer kulturun dejenerasyonuna karsi alinan bir tavir vardi ve ya buna benzer bi kimlik. lan her program gotu, memesi kabindan tasmis yagli hatunlar var. 3 programdan 1 tanesinin sonunda sallama bi toplum gonullulugu, beni okula gonder kampanyasi, bilmem nerede nuklear santral kurulmasin kampanyasi destegi geciyor ve bu artik bana hic samimi gelmiyor. album tanitimi yapan yeni yetme popculari gormek isteyen bir izleyici kitlesi yok bu profilde sanirim. tamam ulan kabul ediyorum, tepesindeki patronlarin mutlaka dayattigi bazi seyler vardir. bazi seyleri yapmak zorunda kaliyordur, eyvallah. ama bundan 5 sene evvel yeni yetme sikko popcu geldigi zaman alttan alayli bi ta$ak gecme vardi okan bayulgen'in hal hareketinde. simdi bi yikama yaglamadir almis basini gidiyor. ee boyle olunca bu herif duzene uymus diye dusunmekten de geri kalamiyoruz malesef.

kral ciplak, muhabbet krali var, eyvallah. ama bunlarin da yukarida bahsettigim durum ile uzaktan yakindan bir ilgisi yok. kral ciplak magazin, muhabbet krali ise acik oturum tadinda geciyor.